Çorum'da pideciler pazar günü çalışacak! Çorum'da pideciler pazar günü çalışacak!
Osmancık’ta öğrenciler ağırladıkları gazilerden anılarını dinledi. Osmancık Yatılı Bölge Ortaokulu öğrencileri, gazileri okullarında ağırladı. Davet üzerine okula giden Osmancık Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği Başkanı ve üyeleri sınıfları gezerek öğrencilerle bir araya geldi. Ziyarette 1974 Kıbrıs ve 1984 Güneydoğu gazileri öğrencilerle anılarını paylaşarak vatan ve millet sevgisi aşıladı. Kıbrıs Gazisi Ali Yüktaşır, Kıbrıs Barış Harekatı'nda gönderden indirdiği parçalanmış Yunan Bayrağı öğrencilerin ilgisini çekerken, o ana dair anısını anlatarak öğrencilerin merakını giderdi. Öğrencilerin, bir diğer ilgi odağı ise gazilerin madalyaları oldu. Gaziler, daha sonra okul pansiyonunda öğrencilerle öğle yemeğinde bir araya geldi. Yemekten sonra öğretmenler odasında öğretmenlerle bir söyleşi gerçekleştiren gaziler burada kendilerine yöneltilen soruları da yanıtladı. 1974 Kıbrıs Gazisi Mustafa Sarı, “Yunanlılara dışarıdan askeri yardım geldi mi?” sorusuna “Dünya da ne kadar devlet varsa yardım etti” şeklinde cevaplayarak şöyle konuştu; “Dünya’da ne kadar devlet varsa yardım etti.  Diyelim ki biz buraya mevzi alıyoruz, bir saat sonra bulunduğumuz yere ateşler başlıyor. “Beyazın barış anlamına geldiğini bilmiyordum” Yanımızdan geçen arabalarda beyaz bayrak sallanıyordu, biz köyden geldik bir şey bilmiyorduk. Ben beyazın barış anlamına geldiğini bilmiyordum. Benim kendi köyüm Avlağı. Köyümde öğretmenlik yapan Ahmet Hoca vardı. Uşaklıydı, kendisi hukuk fakültesi mezunuydu, çok kültürlü bir öğretmendi. Onun öz yeğeni benim yanımdaydı, askere giderken ona harçlık yollardı. Savaş yok bir şey yok, çocuğu vurdular. Kobra diye bir silah kullandılar. Bu silah Türkiye’de yoktu ve bu silah insanı gördüğü zaman insanı takip ediyor, ormanlık alana çalılığa girebilirsen kurtuluyorsun. Başka türlü kurtulma şansın hiç yok. O zaman bu silahlar onlarda var. Komutanlarımız göstertti, biz havadan silahın geldiğini görüyorduk ve saklanıyorduk. Onlar bizden çok ilerdeydi. Bütün yerler asfalt halindeydi, bizim kendi dağlarımız asfalt değil. Ormana girmişler ve asfalt yapmışlar.” “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” Kıbrıs Gazisi Halil Ertürk 1974 yılında paraşütçü komando olarak sabah 5’te adaya indiğini belirterek; ‘Türkiye 7 senede burayı işgal edip Kıbrıs’ı alabilirse 7 saatte aldım diye sevinsin demişler.’ Biz öyle mağaralar, öyle mevziler teslim aldık ki o dağlarda, tarlalara ilk inenlerden biri benim.  Çıkış noktalarına mermileri, uçaksavarları yerleştirmişler, adam burada kumar oynuyor, kağıt oynuyor, yiyip içiyor, ayağının başparmağına bağlamış tetiği bir taraftan sadece tarama yapıyor. Beni gördüğü yok, nerden çıkarma yapılacağını hesaplanarak o noktalara yerleştirilmiş. Biz o mevzilerin giriş noktalarını bulduk, biz öyle böyle onları teslim aldık, püskürttük. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok. Bütün dünya devleri onlara yardım etti. İngiliz üssünde de görev yaptım. Hep onlara yardım ettiler. Aldığımız noktaları barış gücü denilen İngilizler var ya, geldi. ‘Durun, yeşil hattınız buraya kadar değil, yeşil hattınız bu tarafa kadar, geri çekilin bakalım!’ bizi böyle böyle geri çekip durdurdular. Yoksa bizim askerimize onların gücüde yetmez, durduramazlar da. Havadan mermi yağıyor, bizim askerimiz su gibi akıyor onların üzerine ve bozguna uğrayıp ondan sonra kaçıyorlar. Biz onların alamaz dedikleri yerleri hep aldık zaten. Ama bizi gerisin geri sene 1963’lerde çizilen bir yeşil hat varmış, şu hattan itibaren bu tarafa geçemezsiniz diyor bize, geliyor önümüze dikiliyor. Biz mecbur kalıp geri dönüyoruz, yoksa bizi alamadığımızdan değil. Düşmanı Beş Parmak Dağlarından, inlerinden biz çıkardık. Hepsini sildik süpürdük zaten. Hepsini kendi ağımıza teslim aldık. Ama dediğimiz gibi İngilizler bize engel oldular. Ben 25 Temmuz’da pusuya düştüm, yaralandım orada. Hem göğsümden hem sağ bacağımdan yaralandım. 25 Temmuz sabahının şafağında orada pusuya düştük. Yanımda birkaç arkadaşım, bir Üsteğmenim, Sivaslı Çavuş arkadaşım şehit oldu. Yanımızdaki öncü arkadaşlarımız vardı, düşmanın en çok girip çıktığı yerleri, noktaları onlar biliyordu ve onlar bizi götürüyordu. Her birliğin önüne komandolar, bölük halinde çarpışmış değiliz. Hep dağınık halde, emir komutayı kendim veriyorum şura da düşman var, şura dan ateş geliyor. ”dedi. Güneydoğu Gazisi Osman Barışmaz; “Bu terörü destekleyen tek bir ülke var o da Amerika” diyerek başladığı konuşmasına “Acemi birliğimi terörün ilk çıktığı yıllarda 1983’te Hatay’da yaptım. Sivas’ta ortak yayın yaptılar, burada baş kaldıramayınca olay Hakkari’ye sıçradı. Oraya komando birlikleri geldi. Van Başkale’den, biz Hakkâri’ye gittik, orada 3 - 4 gün çatıştık. Çalışmadan geldik, mesleğimizden dolayı kademedeydik. Hem çatışmaya gidiyoruz hem de kademede çalışıyoruz. 3 tane silahım var, ertesi gün kalktık bölük komutanımız ‘ Buna kaynak yapalım, yaparsan yap yapmazsan kaldır at’ dedi. Başındaki Astsubay ‘bunu yapacaksın’ dedi. ‘Bu patlar, yapmayalım’ desem de, kaynağı tutmamla patlaması bir oldu. Sol elimdeki pense 3 parça oldu. Elimden ve sol yüzümden, gözümden yara aldım. Çok çalışmaya gittik karakol olsun, Hakkari’ye olsun, sadece miğferimden kurşun yedim. Başımın üzerine biraz yapıştı. Allah’a şükür zarar ziyan gelmedi, ama çok şehit verdik.”dedi. “Siz bir milletin en değerli unsurlarısınız” Gazilerle yapılan söyleşide YBO öğretmenlerinden Muharrem Yıldız; “İnsanların yaşaması için toprak, su ve güneşe ihtiyacı var. Bunlardan birisi olmazsa olmaz. Vatanın da yaşaması için şehitlere, gazilere ve çok çalışan insanlara ihtiyacı var. Biz öğretmenler de savaşıyoruz cahillikle, kötülükle. Biz elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, bunu sizin sayenizde yapıyoruz. Siz bir milletin en değerli unsurlarısınız. Kendinizi maddi ve manevi olarak yeterince değerli hissediyor musunuz?” şeklindeki sorusuna Kıbrıs Gazisi Halil Ertürk “Kesinlikle yeterli hissetmiyoruz, tüm arkadaşlarımız söylesin.” şeklinde cevap vererek; “Türkiye’de 4-5 çeşit gazi var, ama dünya devletleri içerisinde tek gazi var. Tek maaş üzerinden işlem gören gazi var, Türkiye’de bu yok. Gaziler de hakları da ayrı ayrı, bir gazi olarak ben buna karşıyım. Neden ben 1974’te 7 yerimden yara alıp bir gazi olarak 1992’de gazi unvanım, madalyam geliyor. Ben o dağlarda kimin için savaştım, kimin için kanımı döktüm ? Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde paraşütle inen ilk Gazilerden biri benim burada. Ama hiçbir hakka sahip olmayan en az maaşı alan Kıbrıs Gazileridir. Niye Kıbrıs’a gönderdin sen beni? Ben oraya boşa gitmedim, toprak bütünlüğü için bu vatanın dokunulmazlığı ve hür yaşaması için gittim. Oraya bir İngiliz üssü, Amerika üssü, Yunan üssü orada her an üzerimize bomba yağdırsalar çok mu iyi olacaktı. Biz orayı sırf onlardan kurtarmak için gittik. Ali Yüktaşır; “Ben vatan açısından konuşuyorum. Sancar Paşa Adana’dan harekatı yönetiyor. Biz ön tarafta konumlandık, üsteğmenle sipere yattık, yaralı Kıbrıs Türk’ü bir adam geçerken bunlar geldi, biz burada iyi yaşıyorduk diye sitem etti. Ben vatan kıymetini orada daha iyi anladım. Oradaki Türklerde vatan sevgisi yokmuş. 6 yüz tane bizim askerimiz sıkışmış, biz gitmeseydik askerilerimiz şehit olacaktı. 1973 yılında Sarıkamış’ta vatani görevini yapmakta iken Kıbrıs Barış Harekatına gönüllü olarak katılan Sıhhiye Eri İhsan Karakuş anılarını anlatırken o günlere geri gitti… İhsan Karakuş: “Namaz kıldım, çalılıkların arasından bir sivil geldi. Bana “Sen yaralanacaksın” dedi” 1973 yılında Sarıkamış’ta vatani görevini yapmakta iken Kıbrıs Barış Harekatına gönüllü olarak katılan Sıhhiye Eri İhsan Karakuş anılarını anlatırken o günlere geri gitti ve gözyaşlarına hakim olamadı. Gazi Karakuş ikinci hareket başlamadan önce yanına bir sivilin geldiğini ve kendisine “Sen yaralanacaksın” dediğini söyleyerek o günleri şöyle anlattı: “Sarıkamış’ta 10 aylık asker olduğum zaman bir emir geldi, “Kıbrıs’a savaşa gidiyorsunuz. Gönüllü olarak gitmek isteyen ayrılsın ”dediler. Biz 47 kişiydik 46’mıda gönüllü olarak ayrıldık. Mersin’e geldiğimizde Ertuğrul Gemisi’ne bindik. Gemi gece hareket etti ve sabaha yakın Girne göründü. Sabah 5’te karşılıklı ateş başladı. Gemiden, denize atladık ve adaya çıktık. Karaya çıktığımızda baktım 25 arkadaşımız Şehit düşmüştü. Birisini tanıdım, Bursalıydı kendisi. Ateşkes olduğunda Girne’den Lefkoşa tarafına atladık. İkinci harekâtın başlamasında Ercan Havaalanı’nın olduğu Lefke’de kaldık. İkinci harekât başlamadan iki gün önce ateşkes olduğunda namaz kıldım. Bir baktım çalılıkların arasından gelen bir sivil. Adam yaşlı üzerinde gri bir elbise kafasında kasket var. “Aleykümselam” dedi aramızda 20 metre var.  Ve “Oğlum içinizde, burada” dedi. Kendisine yaklaş dedim ama yaklaşmadı. Bana dedi ki; “Sen yaralanacaksın”. Bende “Sen nerden biliyorsun yaralanacağımı” dedim. Adam gülümsedi… “Benim ismim İsmail, Çorum’un Kireç Köyündenim. Korkuyor musun? ”dedi.  “Yok, korkmuyorum” dedim. “Sen tezkereni aldığın zaman bana uğra ”dedi. Yaralanınca adresini kaybettim. “Alnından vurulmuş Şehit olmuş, elinde silahla hala ateş ediyor” Ayın 14’ünde birinci taburdaydım. Savaş başladı. Önümüze gelen alay ile savaştık. 57 kişiden 7 kişi kaldık. 50 kişi Şehit verdik. Bir arkadaşım alnından vurulmuş Şehit olmuş, elinde silahla hala ateş ediyor. Şehit yani. Ayın 16’sında şiddetli çarpışma oldu.  Önümüzdeki Yunan alayını dağıttık. Lefkoşa’ya az bir şey kaldı bize devamlı ateş açıyorlar. Yağmur yağar gibi mermiler yağıyor. Biz o mermilerin altında ilerliyoruz. Yanımızda Salih Güven yüzbaşımız var. Yüzbaşı “Yatın yere” dedi.  Yere yattık bir top mermisi geldi. Yaklaşık 1 metre önüme düştü.  Takır takır oldum miğfere şarapnel parçaları yapışmış.  Yüzbaşı “Kalkın” dedi. Bir kalktım tüylerim diken diken oldu.  Top mermisi 50 santim kalmış bana, sol tarafımdaki arkadaşım Şehit olmuştu.  Arkadaşımın o hali hala gözümün önünde… “Kolum kopmuş. Sadece iki damar tutuyor” Tozun içersin de kaldık. Yaralandığımı hissetmedim. Ayağa kalktım düştüm. Yine yaralandığımı bilmiyorum. Tekrar bir daha kalktım baktım kolum kopmuş. Sadece iki damar tutuyor. Baktım sallanıyor kolum, koparayım atayım dedim. Aklıma sargı bezi geldi. Sargı beziyle sardım yukarı kaldırdım. Kolumdan akan kan bir çeşmenin tazyiki, kemik kırılmış. Sürünerek 50 metre gittim. Beni oradan aldılar toplanma bölgesine geldik. Kolumda, bacağımda, kafamın arkasında şarapnel parçaları. Gündüz saat 2’de ameliyata aldılar. Kaç gün komada yattığı mı bilmiyorum. Kolum simsiyah olmuştu. Ankara GATA’da tedaviye geldim.  Bir tane üsteğmen geldi, kendisi pilot. Arkadaşlar dedi “Uçağın yakıtı bitmek üzere Mersin tarafına geliyordum. Uçakta ben başka kimse yok. Sırtıma birisi vurdu.  Baktım aksakallı yeşil sarık sırtında birisi devam et dedi. Benzin bitti, dedim bitmez diyor döndük geri. Şurayı, şurayı bombala dedi bombaladım.  Döndüğümde memlekete geldiğimde depo fuldü” dedi. Allah hepsinden razı olsun. Bize Allah’ın izniyle hiçbir devletin gücü yetmez. Bizde bu iman kuvvet varken. Memleket bize vatan demek. Ben yaralanmışım bu bana önemli değil. Ben vatansız yaşayamam. Kolum gitmiş önemli değil bana vatan önemli. “diyerek yanında Şehit düşen arkadaşını ve GATA’da ki üsteğmenin anlattıklarını asla unutamayacağını söyledi. Osmancık YBO ziyaretine, Şehit Aileleri ve Gaziler Derneği İlçe Başkanı Mustafa Sarı, Kıbrıs Gazileri Halil Ertürk, Ali Yüktaşır, Bayram Düşkün, İhsan Karakuş ve Güneydoğu Gazisi Osman Barışmaz katılırken, ziyaret çekinilen hatıra fotoğrafının ardından son buldu.
Editör: TE Bilisim