Destekleme Ödemeleri Başladı! Destekleme Ödemeleri Başladı!
İsmail Hakkı Okday, Abdülhamid Han dönemi sadrazamlarından Ahmet Tevfik Paşa’nı oğlu olup, Sultan Vahdettin’in kızı Ulviye Sultan ile evlenerek saraya damat olmuş bir kişidir. Milli Mücadele’nin şiddetlenmesi ile Ankara’ya geçmiş, diğerlerinde olduğu gibi İsmet Paşa’nın hışmına uğrayarak bir kenara itilmişti. Üç ay savaşın en şiddetli dönemlerinde karargâhta bekletilen İsmail Hakkı Bey, sonunda Mustafa Kemal Paşa’ya halini arz etmesiyle, İsmet Paşa tarafından 16. Piyade Fırkası Kurmay Başkanı olarak görev almıştır. Düşmanın denize döküldüğü dönemde Çanakkale’ye kadar giderek, Yunanlıları denize döken gurupta bulunmuştur. İsmail Hakkı Bey, Ulviye Sultanın kendisini boşaması üzerine 1925 yılında, General Ali Kırat’ın kızı Ferhande Hanımla evlenmiş, Ferhande Hanım ise Merhum Bülend Ecevit’in annesinin teyzesidir. Bir süre Abdülhamid Han’a da yaverlik yapan İsmail Hakkı Bey, kayınpederi Sultan Vahdettin’in Milli Mücadele ve Mustafa Kemal Paşa’ya bakışını şöyle dile getirmiştir: … 1920-1921. Anadolu'da Kuva-yı Milliye teşkil edilmiş, Yunanlılarla harp ediyordu. O esnada padişah, her cuma namazdan sonra, selamlık namazını kılar sonra, odama gelirdi. Askeri durum hakkında malumat alırdı ve ne vakit milli ordumuz bir zafer kazansa, "Elhamdülillah, ordularımız, İslam orduları muzafferdir" diye seviniyordu. Mustafa Kemal Paşa'yı da takdir ediyordu. O zamanlarda, durum hakkına malumat aldığın da, bana; "Anadolu'dan gazete getirtebilir misin?" dedi. Ben de "Getirtiriz" dedim ve "Hâkimiyet-i Milliye" ve "Yeni Gün" gazetelerini getirttim. O dönemde Yeni Gün gazetesini Yunus Nadi Bey neşrediyordu. Hâkimiyet-i Milliye ise hükümetin gazetesi idi. İki gazete de Padişahın aleyhinde makale yazardı. Bunları büyük bir alaka ile okurdu. Bunu, Sadrazam Damat Ferid Paşa haber alınca menetmek istedi. Padişah'a artık gazete verilmemesi için emir verdi. Tabii biz aldırmadık. Fakat Damat Ferit Paşa ısrar etti ve beni Büyükada'ya sürdüler. Padişah bir gün bana: "Sen Büyükada'ya git, orada istirahat et. Karını da al git, istirahat et" dedi. Ben de 3-4 ay kadar Büyükada'da kaldım. O kaldığım dönemde padişah gene kızı vasıtasıyla bana haber gönderdi. Kabilse gene bir gazete göndersin. Bu gazeteleri görmek istiyordu. Ben de Neşet Bey'e söyledim. Neşet Bey ara sıra Ankara'ya gidip gelirdi. Ne kadar gazete varsa hepsini getirdi. Tabii şimdi doğrudan doğruya padişaha vermiyorduk. Kayınvalidem vardı, Başkadın efendi Nazikeda, ona veriyordum. O da kocasına, yani padişaha veriyordu. Yani padişah alakadar olurdu. Takip ediyordu. … Hanedan kanununa göre, eski refikam Ulviye Sultan hudut harici edildi. Kızım Hümeyra da birkaç hafta sonra, dadısıyla birlikte memleketi terk etmek mecburiyetinde kaldı. Çünkü sultanların çocukları da hanedana mensup sayılıyordu. Mensup oldukları için, onlar da Türkiye'de kalamazlardı ve hudut harici ediliyordu. O dönemde kızım Hümeyra San Remo'da büyükbabası Sultan Vahdeddin ile beraber oturuyordu ve yaşı 8 idi. Yanındaki saray kalfaları çocuğa, Mustafa Kemal Paşa aleyhinde bir şarkı öğretmişlerdi. Bunu Hümeyra günün birinde bahçede oynarken söylüyormuş. Büyükbabası Sultan Vahdeddin pencereden bunu işitiyor ve Hümeyra'ya "Gel yukarı" diyor. Hümeyra sevinerek koşuyor. Zannetmiş ki, büyükbabası onu taltif edecek. Çünkü Paşa'nın aleyhinde şarkı söylediği için "Aferin" diyecek. Hoplaya zıplaya odasına gidiyor (giriyor). "Gel buraya kızım. Sen bu şarkıyı bir daha söylersen dilini koparırım" demiş. "Mustafa Kemal Paşa büyük bir askerdir, memleketi kurtardı. Böyle şarkı olmaz. Bir daha söylemeyeceksin." demiş. Ferhande Okday ise Yani Mustafa Kemal hakkında kimseyi konuşturmazdı. "Gayet doğrudur, haklıdır" dermiş. "Memleket inkılap geçiriyor, lazımdı." dermiş. Müdafaa edermiş. İsmail Hakkı Bey - Fakat Sultan Vahdeddin’in karakteri pek anlaşılmıyordu. Kimse anlayamadı onun karakterini. Evet, acayip karakterli bir adamdı. Sadrazam Damat Ferid Paşa kaçtıktan sonra, babamı çağırdı ve ona dedi ki: "İşte gördünüz mü bu Damat Ferid Paşa memleketi bu hale soktu ve şimdi kaçtı" dedi, yani şikâyet etti. Hâlbuki kaç defa sadarete çağırdı onu değil mi? Yani bile bile. Bu konuyu bu hafta yine birileri ısıtıp önümüze koyduğu için yazdım. Allah bizi cahillerden korusun. Cahil dostum olacağına, akıllı düşmanım olsun. Selamlarımla…
Editör: TE Bilisim