Emekli personeller ve kurum çalışanları iftarda bir arada Emekli personeller ve kurum çalışanları iftarda bir arada
Türk toplumunun değer verdiği birçok unsurları vardır. En önemli değer unsuru vatandır ki, evlatlarının ellerine yaktıkları kınalarla onlara ölüme uğurlamaktadırlar. Sonra bayrak, yani bağımsızlık ve özgürlük; ayrıca İslam,  onun için ne savaşlar vermişler, ne kayıplar yaşamışlardır. Bu genel değerlerin alt gurubunda ise evlatları gelmektedir. Ebeveyniler, bu üç değerin dışında evlatları için yaşarlar. Kimle konuşsam, konu dönüp dolaşıp, çocuklarına gelmekte, onların gelecekleri için yaşadıkları endişeyi, her platformda gündeme getirmektedirler. Bu endişenin en mağduru ise belediye başkanlarımızdır. Başkanlara sorduğunuz da, başkanlık dönemlerindeki en sıkıldıkları konunun, haklı olarak iş isteyen ve elinden bir şey gelmediği için üzüntü duyulan bu süreçtir. Ne yapalım biz böyleyiz. Ne zaman emekli olacaksın dediğimizde, çocuklar okuyor, çocukları bir evlendirseydim gibi sözleri çok duyarsınız. Bağlanan endeks burada da çocuklar olmaktadır. Ünlü bir tiyatro sanatçımız: - Annem, babamdan ayrıldıktan sonra, Amerika’ya gittik ve annem başka bir adamla evlendi. Günlerden bir gün, 18. Yaş günümde sevinçle okuldan eve döndüm. Yaş günümün kutlanacağı, bizim de bu Amerikalara alıştığımız için, yaş günü hele 18. Yaş günü çok önemli hale gelmişti. Kapıya geldiğimde, kapının önünde sırt çantamın durduğunu gördüm. İçine kıyafetlerim konulmuştu. Kapıyı defalarca çalmama rağmen, açmadılar. Sırt çantamı alarak, Newyork Tren İstasyonuna gittim ve geceyi orada geçirdim… Artık ben de 60 Milyon Amerikalı gibi evsizdim. Bizim bir komşumuz var, aslen İzmir’de oturuyorlar. Yazları ise Söğüt’e gelerek, sıcaktan kaçarlar. Geçen gün gelmişler hoş beş ettikten sonra sordum. Çocuklar ne yapıyor? ‘’Valla hocam, küçük Kıbrıs’ta bir oyuncak mağazasında müdür.’’ Büyük? ‘’Yatıyor’’ Büyük çocuk, 41 yaşında, Türkiye’nin ilk bilgisayar mühendislerinden biri, iki yabancı dili çok iyi konuşuyor ve yatıyor. ‘’İş mi bulamıyor?‘’, ‘’Yok, hocam, her yerden çağırıyorlar.’’ Buraya kadar tamam, peki iaşesini kim sağlıyor? Aile… Ne deyim biz böyleyiz. Ben 35 yaşları civarındayken rahmetli babam birilerine beni anlatırken ‘’Bizim oğlan’’ derdi. Bizim oğlan, bu bizim oğlanların sorunu da bu son bir yılda başladı. Altın fiyatlarının artması oğlanları, eşya fiyatlarının artması ise hem gelinlik kızlarımızı hem de damatlarımızı öyle bir etkiledi ki, ne düğün şansı kaldı ne de ev kurma… Peki, ne olacak bizim oğlanın hali? Bu günlerde olumlu bir haber okudum. Haberin başlığı şöyle; ‘’Bursa'da düğünlerde takı sınırı: Küpe, yüzük, saat ve 4 tane bilezikten sonrası yasak…’’ Ne güzel, evladımdır en güzel düğünü yapacağım diyerek ortaya çıkan kız ve erkek aileleri, bir de yıllarca, düğün borcu için çektikleri kredileri öderken, borçlu ölmeye başlamaları artık yakındır. O zaman bu haber kulak vermek lazım: … Bursa'nın Kozbudaklar köyünde ihtiyar heyetinin aldığı karar uyarınca bundan böyle düğünlerde ve nişanda gelin adaylarına küpe, yüzük, saat ve 4 adet 20 gram bilezik haricinde başka takı takılmayacak… İşte, cevap bu… Sevgili muhtarlar duydunuz mu? Amcaoğlum Göreşen muhtarı Dursun Akbaş duydun mu? İhtiyar heyetleri duydunuz mu? Tabi ki en güzel düğün en güzel takı, olmalı. Varlığı olan, düğün ortamında değil, evine gittiğinde gelinin kolunu bilezikle doldursun, topluma ne? Önemli olan, o yapmış, ben de yapmalıyım zihniyetini yıkmak. Valla ben de iki oğlan var. Kara kara düşünüyorum. Bir hocalık maaşı ile ne kadar olur bilmem. Değerli hemşerimiz Prof. Dr. Lütfü Akça, hak ettiği makam olan DSİ Genel Müdürü olmuştur. Tebrik eder başarılarının devamını dilerim.
Editör: TE Bilisim