Down Cafe’nin “özel” garsonları mutluluk dağıttı Down Cafe’nin “özel” garsonları mutluluk dağıttı
Son yıllarda yapılanları ‘’İstemezük’’ politikası hızla şekil bulmaktadır. Havaalanı? İstemezük. Şehir Hastaneleri? İstemüz. Kanal? İstemezük, İHA? Zaten o teneke. Peki bu istemezük nereden gelmektedir? Afet İnan, Türk sosyolog, tarihçi ve akademisyen. Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızıdır. Arı İnan ise Afet İnan’ın kızı ve 1969-1984 arasında TTK Atatürk ve Türk Devrimini Araştırma Merkezi’nin genel sekreteri olarak görev yapmış, yakın tarihimize ışık tutmuş bir kişidir. Hikmet Bayur ise Türk siyasetçi ve tarihçidir. Türk inkılap tarihi konusundaki çalışmalarıyla tanınmıştır. 1933–1934 yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükûmette Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanı olarak yer almıştır. Bu görevinden önce 1927–1928 ve 1932–1933 yılları arasında Türkiye Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevini sürdürmüştür. Yani Atatürk’e en yakın kişilerden biridir. Şimdi Arı İnan Hanımefendi ile Hikmet Bayur Bey’in arasında geçen şu konuşma, bugüne de ışık tutar niteliktedir: Hikmet Bayur: … Hatta, Lozan'dan birkaç yıl sonra iki tane şeker fabrikası açıldı. Biri Uşak'ta biri de Trakya'da. O vakit maliyeciler ‘’Bundan fazlasını istemeyiz…’’ dediler. Çünkü ‘’Gümrük gelirimiz azalıyor…’’ dediler. Yani bizde şeker fabrikası çoğaldıkça, dışardan şeker gelmeyecek, gümrük gelirimiz azalacak. Ama düşünmüyorlar ki, bizdeki fabrika birçok köylünün geçimini sağlıyor. Anadolu yaylasında buğdayın munavibi (yerine geçecek) yok. Munavebe nedir biliyorsunuz değil mi? Bir sene bir şey dikmek, öbür sene başka bir şey dikmek. Çünkü hep aynı şeyi dikerseniz, toprağın aynı yerini yolar, aynı kısmını yolar, binaenaleyh nadas lazım gelir. Bir sene dikip, bir sene dikmemeli. Hâlbuki bu olunca (pancar) her sene dikebilmek ihtimali var birçok yerlerde. … Binaenaleyh binlerce, yüzbinlerce köylü kazanacak bundan. Ondan sonra fabrikalarda işçiler işleyecek, şu olacak, bu olacak. Vagonlarımız, otobüslerimiz, kamyonlarımız pancarı fabrikaya taşıyacak. Fabrikadan çıkan şekeri taşıyacaklar. Yani büyük bir hareket olacak. Bunun, aldığı gümrük vergisinden çok fazla olduğu ve onun memlekete sağladığı verginin gümrük vergisinden çok daha fazla olacağını takdir etmez maliyeci. Maliyeci kafası budur. Ekonomist kafası lazım ki, bunu görsün. … Şimdi İnönü maliyeci kafasına sahip olanlara meyletmişti ve maliyecilerin başları da Abdülhalik Renda'ydı. (İnönü’de de) Maliyeci kafası vardı. Bu yüzden ben çok muhalefet etmişimdir İnönü'ye. Bir gün çatıştık. Dolmabahçe Sarayı'ndayız. Ben katib-i umumiyim. (Genel Sekreter)  O vakit Sanayi Odası Başkanı, İstanbul 'da, geldi bana şikâyet etti. Mustafa Şeref Özkan İktisat Vekiliydi. İnönü Başbakan. O da hukukçu. Fakat bu zihniyetin içinde... Birçok güçlük çıkarıyor. İş Bankası'nın elinde sermaye var. Bu sermayeyi işletmek istiyor. O ise izin vermiyor, güçlük çıkartıyor. Sanayi Odası müdürü dedi ki: ‘’Yağ fabrikalarımız var. Bu yağı Hindistan cevizinden çıkarıyoruz. Hindistan, bize kredi ile ceviz satıyor ve fabrikalarımız işliyor. Hükümet peşin ödenmesini istiyor. Dövizimiz yok diyor ve bize Döviz ile borçlanacağımızdan dolayı Hindistan cevizi almamıza müsaade etmiyor. Hâlbuki dışardan yağ gelecek, Onun için de döviz vereceksiniz…’’ Daha çok konuştuk; gitti. … Odada da Hasan Rıza ile Atatürk'e bakan bir doktor vardı, şimdi adı hatırıma gelmiyor. Gittiler. Biraz sonra İnönü geldi. Tabii bana uğradı ama maksat Atatürk'ü görecek. Ben de dolmuşum. O duyduklarımın hepsini ona döktüm. O hiddet içinde dinledi; çıktı gitti. Atatürk'ü görmedi. O gittikten sonra ben Atatürk'e çıktım dedim ki: - Bugün bu hükümet olmasa, ekonomik işler daha iyi yürüyecek. - Niye? … Olanları, anlattım. Zile bastı: "Çağırın Hasan Rıza'yı" dedi. Hasan Rıza o vakit kalem-i mahsus müdürü. (Özel Kalem) Hasan Rıza'ya dedi ki, "Celal Bey'i bulun bana." Onu buldular ve İktisat Başkanı (Vekili) oldu. … Daha evvel Mustafa Şeref'i (İktisad Vekili) bu işler dolayısıyla Yalova'da sofrada da haşlamıştı. Ama bu kadar budalalık olur mu, bu kadar sersemlik olur mu, nedir sizin yaptıklarınız? Çünkü memlekette büyük işsizlik var. O -dünya buhranı olmuştu ya! 29-30. Onun tesirleri devam etti yıllarca- buhran içinde oluyor bunlar. Fabrika açmak ihtimali var, açtırmıyorsunuz. Şudur, budur filan. … Celal Bayar işte İktisat Bakanı böyle oldu. Bu duruma tabi ki İnönü tahammül etmez. Yani benden biliyor. Sonra Milli Eğitim Bakanı oldum. Tabii bana alabildiğine zıt gidiyor… İstemezçülüğün altındaki genlerin nereden geldiği artık bellidir her halde? Kaynak: Arı İnan: Tarihe Tanıklık Edenler, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1997.
Editör: TE Bilisim