‘’Hayaller ve Gerçekler’’ kitabı Akpay’a takdim edildi ‘’Hayaller ve Gerçekler’’ kitabı Akpay’a takdim edildi
Ne zaman Çanakkale’ye gitsem içimi bir hüzün, ayrıca büyük bir mutluluk da kaplar. Bizim atalarımızın burada ki mücadelesi ile gururlanır, ‘’Çanakkale Geçilmez Destanı’’ ile dünyaya verilen mesajın iyi algılandığına inanırım. Tabi ki bu destan sadece Çanakkale’de değil, Kût'ül-Amâre Kuşatması ve Milli Mücadele de birer destandır. Çanakkale’deki yabancıların sorduğu en önemli soru, bu kişiler beş dakika önce şehit olan arkadaşlarının yerini, beş dakika sonra öleceklerini bildiği halde nasıl alıyorlardı? Ertuğrul Fırkateyni, Sultan Abdülaziz döneminde yaptırılmış ve 19 Ekim 1863 Pazartesi günü Padişah huzurunda denize indirilmiş bir Osmanlı savaş gemisiydi. II. Abdülhamid, 1887 yılında Japonya İmparatoru Meiji'nin akrabası Prens Komatsu Akihito'nun bir savaş gemisiyle İstanbul'u ziyaret etmesinin ardından Japonya'ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılmasını emretti. Gemi, II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürecekti. 1.Abdülhamid, bu gezinin sadece Japonya’ya gidip gelme gezisi olmamasını, hem hava şartları, hem de gidilen bölgedeki Müslümanların ziyareti için, geminin sahilleri dolaşarak, Japonya’ya gitmesini istedi. Bu arada, bu olayı duyan bölgedeki Müslümanlar arasında da büyük bir dalgalanma oluştu. Bu bölgelerden biri de o zamanki adıyla Seylan, şimdi ki Sri Lanka Müslümanları, İşgal altında oldukları İngiliz Devletine müracaat ederek, bu gemiyi gezmek istediklerini birer dilekçe ile bildirdiler. Bir ara bu dilekçe sayısı 400.000 adedi bulmuştu. Böyle bir tahta ağırlıklı geminin, bu kadar kişiyi ağırlaması mümkün görünmüyordu. Sonunda kura ile 20.000 kişinin, gemi limanda kaldığı sürede, ziyaretine izin verildi. Gemi limana gelmiş, ilk kafile gemiye alınmıştı. Bütün gemi personeli, en güzel elbiselerini giyinmiş, sıralanarak misafirlerini beklemeye başlamışlardı. Gemiye binen Müslümanlar, hemen üzerlerinden çıkarttıkları kıyafetini yere sermeye ve namaza durmaya başladılar. O anda bir şaşkınlık yaşanmış, Ertuğrul personel ne olduğunu anlayamamıştı. Namaz bitiğinde ilk kafilenin başkanına gemi komutanı, hayretle bu durumu sordu. Kafile başkanı bu soruya ‘’Biz bağımsız ve hür bir Müslüman toprağında, namaz kılmanın zevkini yaşıyoruz.’’ dedi. İşte Çanakkale, son bağımsız Türk ve Müslüman toprağının bir parçasıydı. Burası kaybedilirse, hem Türklük, hem de Müslümanlık kaybedecekti. O insanlar bu bağımsız toprakların mücadelesini vermek için beş dakika sonra öleceklerini bilerek, kurşunun önüne kendilerini atmışlar ve şehit olmuşlardır. Dediğim gibi Çanakkale, Kût'ül-Amâre ve Milli Mücadele birer destandır. Bugün dahi bağımsızlığı için bu neslin torunları yine o kurşunun önüne atılacaklardır. Mutlaka içimizde İttihatçılar olsa da, bu toplumun mayası sağlamdır. Çanakkale’de rahat uyu Hüseyin dedem.
Editör: TE Bilisim