Alacalılar yağmur duasına çıktı Alacalılar yağmur duasına çıktı
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Zeki Gürel, ‘Dünden, yarına Osmancık’ adlı konferans verdi. Gürel, Osmancık’ın geçmişten günümüze, tarihi ve kültürel birikimi, bugünü ve yarını hakkında tespitlerini paylaştı. 1980’li yıllarda Osmancık’ta Edebiyat Öğretmenliği görevinde bulunan Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Zeki Gürel, ‘Dünden, yarına Osmancık’ adlı konferans verdi. Osmancık Kaymakamlığı tarafından düzenlenen konferans Öğretmenevi toplantı salonunda gerçekleşti. Toplantıya Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya, Osmancık Kaymakamı Ayhan Akpay, Belediye Başkanı Ahmet Gelgör, Cumhuriyet Savcısı Yunus Dönmez, Jandarma Komutanı Nuri Uyar, Emniyet Müdürü Ahmet Dilbaz, Osmancık Gazeteciler Cemiyet Başkanı Bilal Çevrim, AK Parti İlçe Başkanı Şerif Okudan, CHP İlçe Başkanı Sadık Eker, İYİ Parti İlçe Başkanı Sefer Mustafa Boyacı, Milli Eğitim Müdürü İdris Makineci, eğitim görevlileri, daire amirleri, STK Başkan ve temsilcileri ile vatandaşlar katıldı. “Resmi tarihe itiraz ediyorum” Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşının okunması ile başlayan konferansta konuşmacı olarak bulunan Doç.Dr. Zeki Gürel, vatan sevginin imandan geldiğini belirterek “Tanıdıktan sonra Osmancık’ın sevilecek bir vatan coğrafyası olduğu kanaatindeyim. Tanıdıktan sonra sevmeyecek bir vatandaşımızın da olduğunu tahmin etmiyorum.  Tanımadığımız, tanıtmadıkları için problem yaşıyoruz. ” diyerek Osmancıkla ilgili intibalarını paylaştı. Bir dönem Osmancık’ta yaklaşık 2 sene bulunduğunu belirten Gürel, burada çok güzel günleri olduğunu ifade ederek Osmancık’ın adının nereden geldiğinden bahsederek; “Tarih kitapları Osmancık adıyla ilgili şunu söylüyor. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi Kırkdilim yakınlarında dünyaya geldi. Prof. Dr. Fuad Köprülü böyle bir şey söylüyor ama tarihçiler bunun doğru olmadığına dair kanaat belirtiyorlar. “Osmancık’ın adı Danişmentliler’den geliyor” Bizans döneminde adı pimolisa olarak geçiyor. Ama biz coğrafyayı vatandaştırırken adını da değiştiriyoruz. Coğrafyayı vatan kılan unsurlar önemli. Osmancık adı eğer Osman Gazi’den gelmiyorsa o zaman bir başka Osmancık’tan bahsetmemiz gerekiyor. Danişment Oğullarından bir Osman Bey var. Büyük ihtimalle o Osman Bey’den geliyor. Bize anlatılan resmi tarih üzerinde okuma yaparsak pek çok şeyi doğru anlamayız, doğru anlatamayız.  Resmi tarihe itiraz etmek kimin haddine...Kimse itiraz edemiyor. Kızmayın, darılmayın ben resmi tarihe itiraz ederim.   Çünkü resmi tarih bazı şeyleri gölgede bırakıyor, görmemize engel oluyor. Anadolu’ya Türkler ne zaman girdi desek, istisnasız herkes 1071 Malazgirt diyecek. Bu resmi tarih. Peki Milli olan ne söylüyor? Hakikat ne diyor? Osmancık’ın adını Osman Gazi’den getirmediğimize göre, Danişmentliler’den getiriyorsak Danişmentliler 1071’den önce burada… 1071’de Anadolu’ya geldik derseniz, 1300’lü yıllarda Osmanlı ile Balkanlara çıktık derseniz pek çok problemi anlamamış ve problemin sağlıklı reçetelerini de yazmış olamazsınız. “Türkler Anadolu’ya 1071’de girmediler” Türkler Anadolu’ya 1071’de girmediler.  M.Ö. 700 yılında Türklerin Kurduğu Devletin başkenti Anadolu’da Sinop’tur. Liselerde bu anlatılıyor ama arka planı anlatılmıyor. Alp Er Tunga öldü mü? Issız acun kaldı mı? Ödlek öcün aldı mı? İmdi yürek yırtılır? Alp Er Tunga Savusunu anlatıyor hocalarımız. Ben de Osmancık Lisesi’nden anlattım Alp Er Tunga Savusunu… Ama Alp Er Tunga’nın kim olduğunu anlatmadım. Anlatan hocaya da rastlamadım. İşte Alp Er Tunga’nın kurduğu devletin başkenti Sinop. Al Er Tunga bilinen dünyanın tamamına hakim. Balkanlara 1300’lü yıllarda geçtik derseniz 1071’i de izah edemezsiniz. Alparslan’ın ordusunun sayısıyla, Romen Diyojen’in ordusunun sayısı arasında dağlar kadar fark var. Alparslan’ın savaşı kazanmasının arka planındaki bu Allah’ın hesabı, arka planında Türkçe var. “Bize anlatılmayan Milli Tarih var” Balkanlara Osmanlı’dan, Selçuklu’dan önce geçmiş Türkler var.. Uzlar, Kumanlar Peçenekler var… Ve bu kardeşlerimiz Hristiyan. Romen Diyojen’in ordusuyla Alparslan’la savaşmaya gelmişler. Bu kardeşlerimiz Alparslan’ın ordusundaki Türkçe ahengi, sesleri duyunca birdenbire Romen Diyojen’in arkasından ayrılıp Alparslan’ın saflarına geçtiler.  Alparslan’la birlikte Müslüman Türklüğe Anadolu kapalılarını açan zaferin arka planında Milli Tarih var, bize anlatılmayan tarih var. Milli Tarihi öğreneceğiz ve hayatımıza yön vereceğiz. Baştan başa tarih olan Anadolu’muzun her beldesi gibi Osmancık’ta bir tarihi süreç yaşamış, bu tarihi süreçte Danişmentliler, Selçukludan önce Osmancık’ta boy göstermişlerdir. Danişmentliler’in burada yaşadıklarına dair en güzel delil Danişment adındaki Osmancık’ın köyüdür. “Osmancık yoğun bir Türk yerleşkesinin olduğu yer” Osmancık yoğun bir Türk yerleşkesinin olduğu yer. Özellikle de Oğuz Türklerinin yerleştirdiği bir yer. Örnek Dodurga 24 boydan birisi. Eymür, Saltuk, Avşar bunlar Oğuz boylarının adları. Sadece Oğuz boylarının yerleşkesi değil. Osmancık bölgesine Kafkas, Balkan Muhacirleri geliyor. Hatırı sayılır bir Kafkas Muhacirleri yerleşkesi var bu bölgede. Ahıska Türkleri var. Girinoğlan Köyü Ahıska Türk’üdür. Değişik Türk zümreleri değişik bölgelerden gelmişler ve burada aynı potanın içerisinde bir güzel yaşayan kültür oluşturmuştur. Bizim bu kültürel zenginliği ucuza harcamamamız lazım. Mayalanmış olan bu Kültürel zenginliği ahenk içerisinde tıpkı bir kilimin desenleri gibi, yeni yetişen nesile öz kültürümüzü anlatmamız gerekiyor. Evlatlarımız kendilerine yabancılaştıkları için, burada kendilerine hayat hakkı bulamayacaklarını düşündükleri için başka kültürlere, başka alanlara meylediyorlar. Belki de Türkiye’nin gelecekteki en önemli problemlerinden bir tanesi yetişen yeni nesillerin dışarıya gitmek hevesi olacak. Bu beyin, sermaye göçüdür. Onların bıraktığı boşluğu da birileri doldurur ve siz kendi vatanınızda köle durumuna düşebilirsiniz. Mustafa Kemal Atatürk ne güzel söylüyor; "Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.'' “Türk tarihini Milli Devlet üzerinden planlayarak anlatacağız” Türkler İslam’dan önce gelmiş buralara, bakınız Karamanlar var. Hristiyan Karamanlar. Mübadelede Hristiyan diye Balkanlara göndermişiz. Yıllarca Yunanistan’ı Karamanlı sülalesi idare etti. Karamanlis sülalesi. Hangi Edebiyat kitaplarında Karaman Türklerinin edebiyatını anlatıyorlar. Edebiyat Tarihi kitaplarımız baştan sona yalan söylüyor. “İki devlet bir millet, sloganı atmakla olmuyor” Hepsi bir kenara yeni bilgi geldi mi, ötekini silip atmak lazım. Müslüman olmayan Türklerin edebiyatını nerede anlatacaksınız? Alman, İngiliz edebiyatını anlatıyorsunuz, Hristiyan, Müsevi Türk’ün ne günahı var da anlatmıyorsunuz? Bunları da bırakın Özbek, Kırgız, Kazak, Azerbaycan edebiyatını anlatıyor musunuz liselerde… İki devlet bir millet, sloganı atmakla olmuyor. Türk tarihini Milli Devlet üzerinden planlayarak anlatacağız. Siyasi devlet üzerinden plan yapmak ilme aykırıdır. Bir milletin 3 tane devleti olur. Siyasi, dini ve Milli. Biz Milli vatan üzerinden ilim yapmamız lazım. Tarih, sosyoloji ve edebiyat ilmini Milli Vatan üzerinden yapmamız lazım. Yavru vatan Kıbrıs’ın edebiyatını bile anlatmaktan aciziz. Türkiye üvey ana mı yoksa? Anavatan diyorsunuz yavru vatanı anlatamıyorsunuz? Onun için tarihimizle yüzleşmemiz lazım. Ahmet Yesevi silsilesinden Osmancık’ı mekan seçen Koyun Baba Hazretleri.  Evliya Çelebi, Hacı Bektaşi Veli’nin halifesi olduğunu söylüyor. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde Koyun Baba Türbesi’ni de ziyaret ettiğini söylüyor. Gelirken Kızılmamağa düşmüş gözlerinde görme problemi olmuş.  Koyun Baba’nın sikkesini dualarla giydikten sonra iyi olduğunu söylüyor. Ahmet Yesevi silsilesinden gelenlerin öğretileri üzerinden İslam’ı anlar ve yaşamaya gayret edersek doğru İslam’dır. “Koyun Baba Hazretleri İslam’ın aydınlık yüzüdür” Hoca Ahmet Yesevi, Koyun Baba Hazretleri İslam’ın aydınlık yüzü. Bunlar da hurafe aramayacaksınız. Ama zaman içerisinde bunlarla ilgili anlatılanların arasına o kadar çok hurafe katılmış. Menakıpnamelerde Koyun Baba’nın kerametleri anlatılıyor. Menakıpnameleri evliyalar kendileri yazmıyor. Dervişler onlar için yazıyor. Hâlbuki ki Koyun Baba’nın kendisi Dervişlerine şunu söylüyor.  “Benim kazanıma vakıf ekmeği koymayın, dibini deler. Hak Teâlâ dergâhında bulgur bulamacı elverir. Kimsenin ağacına tamah etmeyin, dirlik odunu yakın. Yoldan geçeni hoş tutun. Misafiri ağırlamakta cimri davranmayın. Elinizde olanı kaçırıp, aç kalmaktan korkmayın. Misafire harcanan gerisin geri yerine gelir. Şeriat emrini muhkem tutun. Zira şeriat emrinden dışarı çıkan, dört kapıdan da dışarı çıkmış olur. Eliniz Allah için duaya, kul için atâya daima açık tutun. Alnınızın teri kurumasın. Fisebilillâh alın teri dökmenin hayrından mahrum bırakmayın kendinizi. Dost kalbin ferah tutun, düşmanlarınızın da kalbini kazanın. Devletlü olmak dilerseniz, dilsiz, kulaksız olun. Birbirinize yâr olun. Birbirinize yâr oldukça bana da yâr olursunuz. Bana yâr olanların Hakk’a yâr olmaları için dua ederim. Hakkı her yerde koruyun… Eğer bu nasihatlerimi dinlemezseniz ansızın aranızdan kaybolup giderim. Dinlerseniz dünyada ve ahrette berhudar olun.” Şeriat, marifet hakikat. Şeriat kapısından girmeden bizimkiler marifet kapısından hava atmaya başlıyorlar. Bir yere karşı geleceğim diye Allah muhafaza küfre giriyorlar. Birbirinizi sevin diyor. Hadiste ne diyor; “Cennete giremezsiniz iman etmedikçe, iman etmiş sayılmazsınız birbirinizi sevmedikçe”. Bizi abdestimiz, namazımız cennete götürecek diyorsanız ben bir şey demiyorum. Ben 3 tane huri rüşvetiyle cennet arzu edecek Müslümanlardan değilim, net söylüyorum.  Namaz abdest gerekli ama hepsinden önce ne gerekli birbirimizi sevmek.  Yetişen nesillerin adilerin adisi durumuna düşmemesi için biz birbirimizi seveceğiz. İnsanlık bizim ortak vasfımız. İnsanlığı beslemeden diğerlerini beslemek bizi birbirimize düşürür, birbirimize sivriltir, bu sivri uçlarımızla birbirimizi incitiriz. Benim Kur’an dan da, Hazreti Muhammed’den de, Hoca Ahmet Yesevi’den de Koyun Baba’dan da anladığım özetle bence budur. İnsanlık, bizim birinci kutsalımız insanlık. Din insan için, her şey insan için. “Osmancık’tan bir şair çıkıyor, Hakani’nin Hilyesi’ne nazire yazıyor” Koyun Baba ile ilgili birkaç menakıpname vardır. Bunlar içerisinde en meşhur olanı Osmancıklı Abdulkadir Uslu, sizin Kadriya dediğiniz birisinin. Kadriya Koyun Baba ile ilgili menakıpnameyi şiir haline getirmiş. Zaman zaman da Koyun Baba Türbesi’nin önünde menakıpnamesini okurmuş. Osmancıklı Kadriya, Peygamberimizi şiirlerinde anlatıyor Kadriya’nın menakıpnameden sonra en meşhur eseri Hilye. Hilye, Peygamber efendimizi anlatan eserler demektir. Türk Edebiyatı’nda en meşhur Hilye, Hakani’nin hilyesidir. Osmancık’tan bir şair çıkıyor Hakani’nin Hilyesi’ne nazire yazıyor. Yani diyor ki… Sen yazdıysan Hilye’yi ben de yazdım diyor.  Kadriya’nın Hilyesi’ni de yazdık, inşallah yayınlarsak onu da görürsünüz. “En meşhur Mevlitlerden bir tanesi Aşık Kadriya’nın Mevlididir” Kadriya aynı zamanda bir Mevlid yazıyor.  Hilye’nin makbu yayını yok. Menakıpnamesi çevrilmiş. Süleyman Çelebi’nin Mevlidinden sonra en meşhur Mevlid Hamdullah Hamdi’nin Mevlidi. Hamdullah Hamdi Akşemseddin’in oğlu. Hamdullah Hamdi’nin Mevlidinden sonra en meşhur Mevlitlerden bir tanesi Aşık Kadriya’nın Mevlididir. Ve Aşık Kadriya’nın Mevlid’i yayımlanmış tek kitabıdır. Amasya’da yayımlanmış. Aşık Kadiya, hayatı, sanatı, eserleri diye de bir kitap hazırladık inşallah yayınlanırsa iyi olur. Aşık Kadriya eski harflerle yazdığı 11 tane defteri var benim elimde. “Garip bir aşk hikâyesi Aşık Ali” Yine Osmancıklı şairlerden Aşık Ali Açık var. Aşık Ali Açık’ta eski yazıyla yazıyordu şiirlerini.  Eski yazıyla yazılan defterini buldum daha sonra bir başka defterini daha torunundan buldum. Onların fotokopisini aldım. Birinci defter baştan sona Aşık Ali’nin el yazısıyla, ikinci defterde başka bir el yazısı daha vardı. Sonra baktım o şiirler Aşık Kadriya’nın şiirleri. Deniliyor ki bir defter kayıp, işte o kayıp defter Aşık Ali’nin elindeki defter. Aşık Ali Kadriya’nın defterini almış arkasına kendisi devam etmiş. “Garip bir aşk hikâyesi Aşık Ali”diye bir kitap yazdım. O da yayına hazır. İnşallah Osmancıklılar bu kitaba sahip çıkacak. “Saraya sadece paşa göndermediniz. Divan edebiyatında Osmancıklı şairler var” Divan edebiyatında Osmancıklı şairler de var. Sizler saraya sadece paşa göndermediniz. Baltacı Mehmet Paşa saraydaki hafızlardan bir tanesi. Ve Osmancık’ın şairleri de var. Osmancık’ta iki tane Medrese var bir tanesi Akşemseddin, öteki Ferahşad Medresesi, yani bugünün Üniversitesi. “Akşemseddin ile ilgili yazılan şiirlerin çoğu Osmancık’tan” Akşemseddin Osmancık’ta yaşamış, buralı değil. Cumhuriyet döneminde Akşemseddin ile ilgili yazılan şiirlerin çoğu Osmancık’ta yazıldı.  Anlatımın bir tanesinde Samsun Kavak lafsı geçiyor. Samsunlularda Akşemseddin’e sahip çıkmışlar, türbe yapmışlar. Acaba bu Samsun Kavak, Sarpunkavak mı? diye düşünmeden edemedim. Sarpunkavak buranın köyü. Acaba eski yazıdan yeni yazıya aktarırken Sarpunkavak adını bilmedikleri için Samsun Kavak diye mi okudular. Sarpunkavak’ta da kime ait olduğu bilinmeyen bir mezardan bahsediliyor. Araştırmacıların dikkatine sunulur… Akşemseddin Osmancık’a medreseye geliyor, tıp fakültesine. Burada tıp fakültesinde hoca, bugünkü anlamıyla profesör. Pasteur’dan 100 sene önce mikrop denen canlıların varlığına işaret ediyor. Akşemseddin’in tıp ile ilgili kitabı da var. Sıradan bir alim değil. “Mustafa Kemal’in imamlık yaptığını Osmancıklı Mehmet Çıplak ’tan öğrendim” Bize Mustafa Kemal’in imamlık yaptığını kimse anlatmadı. Ben Mustafa Kemal’in imamlık yaptığını bu Mehmet Çıplak ‘tan öğrendim. Şerif Çıplak diyor ki; “Samsun’dan Havza’ya kadar biz getirdik. Havza’da ilkindi ezanı okunuyordu. Gittik abdest tazeledik. Cemaat sünneti bitirmiş, farza duracaktı, Mustafa Kemal dedi ki Şerif onbaşı kametle. Ben kametlemeye başladım, Mustafa Kemal cübbeyi kaptı geçti cemaatin başına namazı kıldırdı” ben bunu dinlediğim de inanmadım. Şahit yok, ispat yok. Sonra bu durumu kasete kaydettim. 90’lık kaseti ve bir fotoğrafını 1981’de TRT’ye gönderdim. TRT yayınlamadı. Ancak Şerif Çıplak vefat edince, İstiklal Gazisi Şerif Çıplak vefat etti diye gönderdiğim fotoğrafı yayınladı. Son bir tevafuk oldu, bir İngiliz’in Havza ile ilgili kitabı elime geçti. Şerif Çıplak’ın anlattıklarının benzerlerini İngiliz de anlatıyor. Sonra ben bu bilgili Türkçe, İngilizce ve Rusça yayınladım. Bugüne kadar bir tane tarihçi çıkıp itiraz etmedi. Osmancık’ta böyle de kıymetler var. Tarihe ve tarihi olana sahip çıkmak lazım. Osmancık’ta sahip çıkılacak pek çok güzellik var. “Osmancık Ansiklopedisi” hazırlayalım Osmancık boş değil. Osmancık kültür, sanat, güzergahı itibariyle ticaret merkezi, suyuyla, havasıyla da çok güzel bir yer. Osmancık’ın milli hazinelerini muhafaza etmeliyiz. Yerinde sahip çıkmalıyız.  Osmancık Ansiklopedisi yapalım. Osmancık’ın yer altı, yer üstü, havası, suyu, insanı, giyimi, kuşamı, tarihi, sanatı, aklınıza ne geliyorsa hepsi içinde olsun. Bu emek ve zaman ister. Bir Osmancık Ansiklopedisi hazırlayacağız. dedi. Koyun Baba Türbesindeki şifa tası, kavuk ve diğer eşyaları türbede göremediğini belirten Gürel, bu eşyaların büyük ihtimalle türbenin son şeyhinde olması gerektiğini söyledi.
Editör: TE Bilisim