Çorum Belediyesi'ne alınacak 142 işçi mülakatla belirlenecek Çorum Belediyesi'ne alınacak 142 işçi mülakatla belirlenecek
Değerli dostlar, bu hafta biraz çevremizde gelişen olaylara değinmek istedim. Yazılarımı bazıları kızarak, bazıları ise alkışlayarak takip ettiğini görebiliyorum. Maalesef günümüzde eleştiriye dahi kızan ve kesinlikle kabul etmeyen büyük bir zümre var. Böyle olunca da işin dozu artmakta, hatalar kabul edilmedikçe daha yüksek tonda sesler çıkmaktadır. TİLKİ KONSERİ ,Pandemi dolayısıyla evlerine kapanan insanlar, bu sene ilk defa korkmadan ve pandeminin ‘’P’’ sini bile hatırlamak istemeden sokaklara çıktılar. Yerel yönetimlerimiz de bunu fırsat bilerek güzel konserler düzenlediler. Bu sene 741. si yapılan Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Ama ve Söğüt Şenliklerine katıldım. Müthiş bir kalabalık vardı. Hele Kıraç Konseri duyulunca Eskişehir, Kütahya hatta Bursa sınırındaki yerleşim yerlerinden bile gelenler oldu. Söğüt sokakları doldu taştı. Osmancık Pirinç Festivali de güzel başladı ve devam etti. İlk afişleri görünce biraz kızmadım desem yalan olur. Sayın Ahmet Gelgör’e yakıştıramadım. Ancak, açıkçası bir şey demek de istemedim. Fakat birçok sanatçı dururken, hangi mantıkla böyle bir şarkıcının davet edilmesine de anlam veremedim. Ancak, birçok hemşerimin itirazını duyan başkan da bundan vaz geçerek büyük bir erdemlilik göstermiştir. Sizde takdir edersiniz ki, sanatçı ile şarkıcıyı ayırmak gerekir. Böyle bir kadim şehre şarkıcı değil, Kıraç gibi bir sanatçı yakışırdı. Verilen konserin büyük bir kalabalık tarafından takip edildiğine bakıldığında da, doğru bir adım atıldığı da görülmektedir. Güreşlerinde kıran kırana geçmesi de, bu şehre yakışır bir etkinlik olmuştur. Türkiye’nin sayılı güreşçilerinin davet edilmesi, bu organizasyonu çok etkili kılmıştır. Benim çocukluğum da at yarışları da yapılırdı. Sek rakı içirilen bir at, son tura kadar uçarcasına gitmiş ve son turda yere yığılmıştı. Artık oradan kimse onu kaldıramamıştı. Hala hafızam da yeri vardı. AHMET AHLATÇI Bu haftamızın bir diğer konusu ise Ahmet Ahlatçı Bey’in isminin yazılı olduğu üniversitedeki bir laboratuvardan, bu tabelanın kaldırılması oluştur. Konu her ne kadar halledilmiş olsa da, inşallah bir kırgınlık olmamıştır. Bizim böyle kişilere ihtiyacımız var. Biliyorsunuz bu işler hep devletten beklenerek olmuyor. Ahmet Bey’i kuyumcu dükkânı varken tanırım. Memleketimizden böyle bir girişimcinin çıkmasından da gurur duyuyorum. Bakınız Bolu İzzet Baysal Üniversitesi, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Bolu İzzet Baysal Üniversitesi ve Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi isimleri belli bu yiğit girişimcilerin destekleri ile geliştiler. İleride büyük destek yapmasını beklediğimiz Ahmet Ahlatçı Bey’in küstürülmesi kimseye yarar sağlamaz.  İNGİLTERE KRALİÇESİ ÖLDÜ YAŞASIN BİZİM KIZ Şimdi size geleceğin en büyük sorunlarından birini anlatacağım. Bizim kızlar affedersiniz bizim prensesler büyüyor ve böyle devam edeceklerini zannediyorlar. Bizim ülkemizdeki boşanmaların en büyük nedenlerinden biri, kızların kendilerini prenses, erkeklerin ise prens olarak görmeleridir. İkisi aynı eve girince, iş yapacak yamakların olmaması ilk tartışmayı başlatmaktadır. Çünkü aileler çocuklarını öyle bir yetiştirmektedirler ki, eski bir masal da olduğu gibi lak deyince su, luk deyince yemek bekleyen asilzadelerimiz, gerçekleri görmeye yanaşmamakta ve hemen tartışma çıkmaktadır. ‘’Ben annemin evinde…’’ Evet, sen annenin evinde, yemek ayağına gelirdi. Hatta ‘’Anne bir su getirsene…’’ diye emirler yağdırıyordunuz. Zavallı anne ve baba da, o sevgini altında ezilerek dediğinizi yapıyorlardı. Geçenlerde bir dostumun dükkânında oturuyorum; bir baba ile kızı geldi. Kız Satrancın tüm taşlarının hâkim gücüne sahip, baba ise piyon. El kadar bebe, babasını elinde oynatıyor. İpi bir kez kaptırmışlar. Kız kardeşim kızı için ‘’Ağabey, şu evlenip de bir kurtulsam…’’ diye bana serzenişte bulunuyordu. Evlendirdiler yine de kurtulamadı. Şimdi dert bir iken üç oldu. Bir de çocuğa bakıyor. Evet, İngiltere kraliçesi öldü, İngiltere kurtuldu da bizim piyonlar ne yapacak bilemiyorum. TERZİLERİN HALİ YERİNDE Terzilik mesleği, her ne kadar ölmeye doğru giden bir meslek olarak tarif edilse de, enflasyonun artması, giyim fiyatlarına da yansımız ve insanlar, al-giy-at politikasını değiştirmek zorunda kalmışlardır. Son günlerin satışı yükselen bir ürün de tekstil boyalarıdır. Bir arkadaşım, kot pantolonuna çamaşır suyu değdirmiş, kumaş boyası arıyordu. Hayırdır dediğimde; ‘’Hocam, yeni pantolon sordum 500 TL deyince, boyamaya karar verdik…’’ dedi. Dikim işi de öyle, artık, söküğünüz varsa doğru terziye…
Editör: TE Bilisim