Çorumlu astsubay şehit düştü! Çorumlu astsubay şehit düştü!
Bir Elinde Cımbız Bir Elinde Ayna Değerli dostlar bu hafta, hepimizin hayatından birçok şeyi alıp gitti. Kimileri yıkılan binaların altında can verdi, kimileri 250 saat sonra kurtarıldı; ama düzelmesi çok zor bir sürece girildi. Ülkemin insanları, canla başla her ne kadar ana muhalefet partisi genel başkanı ‘’Ne asrın felaketi kardeşim; büyütmeyin’’ dese de bizim için hatta dünya da ki uzmanlar için, bu asrın felaketinde ayakta kalmaya çalıştık. İlçemizden olduğu kadar, tüm Türkiye’den hatta dünyadan gücü yettiğince devletler ve insanlar yardıma koştu. Şov amaçlı bölgeyi süslenip püslenip dolaşan muhalefetimizi bir kenara bırakacak olursak, hükümet, başta cumhurbaşkanı olmak üzere, tüm bakanları, valileri, kaymakamları ve kurumları, mücadelenin nasıl olması gerektiğini gösterdiler. İlk anda büyük aksaklıklar yaşansa da kısa sürede organizasyonun kurulduğunu da görüyoruz. Tabi can bu, herkes bir kadim evvel kendi yıkıntısına ulaşılmasını istiyor; haklılarda. Ama ortalık sakinleşince kimin ne yaptığı daha gerçekçi olarak ortaya çıkacaktır. Bu olayda bir şey daha gördük, sosyal medya… Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda, mahallenin bir ablası vardı. Güzeldi, diğer kızlara göre daha gelişmiş fiziki yapısı vardı. Sabahtan akşama kadar, camın önünde bir elinde cımbız bir elinde ayna, kendine bakım yapardı. Arada sırada da, mahallenin abisi geçerken, şöyle bir göz süzerdi. Bizim yaşımız tutmasa da, biz de, o sokaktan geçmeyi ihmal etmezdik. Günümüzde, ayna ve cımbızın yerini cep telefonları ve sosyal medya aldı. Öyle bodoslama daldık ki, bu yeni eğlenceye, herkes birer haber muhabirliğine, herkes artist olmaya, herkes yönetmenliğe soyundu. Ortalık kırılıyor; bu işten biraz para kazananlar, işi büyütüp, ekip kurdular ve bir sözleri ile Hatay’daki kurtarma ekiplerini durdurabiliyor; halkı memleketlerinden kaçırabiliyor hale geldiler. Ama Allah var; bazılarını da rezil rüsva edebiliyorlar. Örneğin Elazığ depreminde, ziyaretlerde bulunan Sayın Kılıçtaroğlu’nun Kızılay çadırı önünde verdiği; ‘’Bir tane Kızılay çadırı görmedim…’’ sözleri hala sosyal medya da dolaşıyor. Bu günlerde ise bir küçük siyasi parti başkanının ‘’Önce AKP’lileri kurtarıyorlar’’ sözü, en yüksek izlenmeyi almıştı. Dün ise Isparta Belediye Başkanı ile yaptıkları konuşma onu geçti. Ümit Özdağ, Başkana; ‘’Ben öyle demedim…’’ Dedi. Eskiden bu suçu bize atarlardı: ‘’Ben öyle demedim, gazeteciler işine geldiği gibi yazmış.’’ Ya da ‘’Sözlerimi çarpıtmışlar, konuşmanın içinden cımbızla çekmişler.’’ Diyerek, bir de sıvarlardı. Şimdi video çekimleri olduğu için kara komediye dönüşüyor. Gelelim yağmacılara… Bu depremin en büyük sorunundan biri de yağmacılardı: ‘’Dı’’ diyorum, artık mahalle aralarında bile jandarma ve polis devriye geziyor. Dedik ya Allahtan sosyal medya var. Adam, bir zincir mağazadan sırtladığı ambalajı açılmamış çamaşır makinesini 500-600 bin liralık bir ticari araca yüklüyor. Kırmışlar kapıyı oradan girip, yağma yapıyorlar. Bir duyarlı vatandaş da çekim yapıyor. Adamın umurunda değil. Videoyu çeken soruyor; Yağma mı yapıyorsun…’’ diyor; adam cevap vermeye tenezzül bile etmiyor. Araca çamaşır makinesini bırakıp tekrar içeri dalıyor. Biz eskiden bu hırsızlıkları, ya da yağma pek görmedikse de, bu işleri küçük bir kesim vatandaşlarımız yapardı. Onları bilirdik ve işin doğası olarak görürdük. Ancak, bu öyle bir şey değil. Hadi bebek bezi, mama aldın diyelim, bunun bir izahı olabilir. Çamaşır makinesi ne arkadaş? Televizyon yağmalamak ne? Bu olayları Allah bir daha başımıza vermesin. Gerçekten muhalefet çok büyük bir olay gibi görmese de, bizim için, dünya için çok zor bir olaydı. Aklımızı başımıza toplamamız lazım. Geçen hafta belediyelerden imar başkanlığının alınmasını söylediğimde, bir arkadaşım aradı ve böyle bir şey olursa belediye başkanlığına aday bulamazlar dedi. Çok ağır bir laftı. Gördüğüm kadarıyla başta Ahmet Gelgör Bey ve dürüst başkanları tenzih ederim. Başımın üstünde yerleri var. Ama artık siyaset, siyaset için yapılmıyor. Konuyu biraz daha derinleştirdik. Arkadaşım, bir milletvekili olunması için 1.500.000 Tl para lazım olduğunu söyledi. Sadece 500 Bin lirası, seçim dönemindeki harcamalara; peki, Bir milyon lirası? Eskiden, mebusluk, başkanlık bir idealdi. Şehrin ya da kasabanın ileri gelenleri bu işi vatana, millete hayır için, biraz da imaj için yaparlardı. Çok küçük bütçeler ayırırlar, bunun da geri dönüşünü beklemezlerdi. Şimdi öyle mi? Son olarak, değerli bir arkadaşım ve torunu ile bir oyuncakçıya gitmiştik. Çocuk bir kaç oyuncak aldı. Orada bir de ejderha gördü. Işıkları yanıyor, yürüyor, dönüyor hatta ağızından duman çıkartıyor. Arkadaşım; ‘’Oğlum, onu da bir daha ki sefere alırız; maaşımı almadım.’’ Dese de çocuk ısrar etti. Hatta ben teklifte bulundum, kabul etmedi ve onu da aldı. Maalesef öğrencim olan annesini ve bu çocuğu, Hatay depreminde kaybettik. Cumartesi ise Söğüt’te cenazesi vardı. Başta hemşerilerim ve dostlarım olmak üzere, tüm vefat edenlere Allah’tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı dilerim.
Editör: TE Bilisim