Osmancık’ta Hacı Adaylarına Seminer verildi Osmancık’ta Hacı Adaylarına Seminer verildi
Milli Mücadele yapılmış, birçok kahraman Türk subayı ve erkânı ile İttihatçı dediğimiz ve birçoğu ya dönme ya da Mason olan kesim de Ankara’nın yolunu tutmuştu. Artık fiili savaş bitmiş olmasına rağmen, şimdi köşeleri kapma, makamlara oturma devri başlamıştı. Bu Milli mücadeleden bile kanlı olacaktı. O günlerde bir tarafta İsmet İnönü, diğer tarafta ise Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir ve daha birçok vatan kahramanı duruyordu. Bağımsız kalanlar ise Mareşal Fevzi Çakmak ve Mustafa Kemal Atatürk’tü. Kazım Paşa gurubu geleceğin nasıl bir ihanet ve asimilasyonla geçeceğini görerek, Mustafa Kemal Paşa’ya ‘’Paşam! Siz bağımsız kalın, bizim üstümüzde yer alın, birimiz hata yaparsak uyarın’’ demesine rağmen Paşa, İnönü’den yana tavır alarak, belki de hayatının en büyük hatasını yapmıştır. Bunu da 1938’de ‘’Ben ne yaptım…’’ diyerek anlamış ve İnönü’yü Başvekâletten alarak her ne kadar bu durumu telafi etmeye çalıştıysa da, sapasağlam adam, altı ayda, gerçek âleme intikal etmiştir. Bu İttihatçılar, 1926 yılına gelene kadar, birçok eylem gerçekleştirmişlerdir. Trabzon Mebusu Şükrü Bey, Deli Halit, Topal Osman gibi gözü kara Türk evlatlarını, suikastlar ya da gözden düşürerek yok etmişlerdir. Bu gözü kara Türk evlatlarından sonra sıra Kazım Paşa gurubuna gelmiş uyduruktan bir suikast (İzmir Suikastı) düzenleyerek, bu gurubun siyaset sahnesinden çekilmesine neden oldukları gibi, birçoğunu da asmışlardır. Manisa bölgesinin Sarı Efesi gibi kahramanlar asılmaktan kurtulamazken, büyüklere, sizi de istersek asarız diye orta kesimden elliye yakın kişi bu kumpasta asılmıştır. Bu olay sonrası, 1926 yılından başlayarak, yönetim artık bu dönmelerin eline geçmiş, herkesin ‘’Atatürk, kuranları toplattı, yaktırdı’’ gibi intibaları yapanlar, aslında bu dönmelerin faaliyetleri olmuştur. Atatürk nerede sorusuna ise o Çankaya Köşkün de ve bütün benliğimle söylüyorum. Bu olaylarla ilgili Atatürk’ün hiçbir dahli olmamıştır. (Nokta) Bakın 6 aydır son kitabım için Mart 1931 ve Nisan 1932 yılı gazetelerini taradım. Bu tarihler arasındaki Son Posta gazetesinde Atatürk ile ilgili sadece dört habere rastlarken ki, o da Yalova’ya termale gitti, ya da memleketimize (İstanbul’a) geldi gibi yazılar. Ama İsmet İnönü hakkındaki yazıları bir görseniz sanki devlet başkanı bu kişi, Yunanistan gezileri, dostluklar, Rumlarla kuzu sarmalı vaziyetler. Bu gurubun, Osmanlı’yı yok etme çalışmaları tüm hızıyla sürmüş, bu dönmelerin içindeki kin de bitmemiş, her olumsuzluğu yıktıkları bu devletin üzerine yıkmayı ve kendi cumhuriyetlerini övmeyi bitirememişlerdir. Bu dönemki gazetelere baktığınızda yalan yanlış, ‘’Çamur at izi kalsın’’ haberlerle, Osmanlının son dönemlerinin gazeteciliğini sürdürdüklerini görürüsünüz. Bu çamur atılanlardan biri de Baltacı Mehmet Paşa’dır. Çünkü ona vurmak, Osmanlıya vurmak demekti. 24 Mayıs 1932 yılındaki Son Posta gazetesindeki yazıya şöyle bir bakalım: … Çarlığın istikrar bulmasına ilk yardım, Baltacı Mehmet Paşa’dan vaki oldu. Sohbetimizde, tarihin çok meşhur olan sahnesini tasvir edecek değiliz. Herkes Baltacı Mehmet Paşa’nın Prut bataklıklarında, deli Petro’yu sıkıştırmışken, Katerine’nın her şeyi vaat eden cilvelerine kanarak ve arkasından verdiği altınlara kapılarak, parlak bir zaferi berbat edip bıraktığını bilir… Bakın ne diyor, bu olay net… Katerine yüzünden koca ordu başarısız olmuştur. Bunu tartışmaya bile gerek yok diyor. Gazete; … Baltacı Paşa, sıkı bir çember içine düşen Petro’yu yakalamış  ve ordusunu da imha etmiş olsaydı, çarlık ya kökünden yıkılacak, ya da birkaç asır belini doğrultamayacaktı. Gazete; … Biz bu Baltacı’nın bu umulmaz gafleti nasıl yaptığını veya yorumladığını yazmak istiyoruz. Birçok tarihler, onun kabahatinden daha büyük olarak, ortaya attığı özrü kaydetmemiştir. Fakat kılı kırk yarmaktan üşenmeyen bazı Frenk tarihçileri bu özrü de belgelemede ve açıklamada güçlük çekmemişlerdir. Bu konuyu burada bırakacağım. Haftaya devam edeceğiz.
Editör: TE Bilisim