Millet Bahçesi çocuklarla şenlendi Millet Bahçesi çocuklarla şenlendi
1932 Yılının İttihatçı artığı bir gazete Baltacı Mehmet Paşa hakkında yazmaya devam ediyorlardı: … İşte Prut Harbi, Baltacının bu ikinci sadrazamlığında vukua geldi ve onun askeri maharetinden değil, Türk ordusunun kudretli hamlelerinden dolayı Deli Petro tehlikeli bir vaziyete düştü. … Baltacı vezir, tesadüfün önüne koyduğu şerefli fırsatı hayvani bir gafletle kaçırdıktan ve kötü, çok kötü bir anlaşma imzaladıktan sonra, İstanbul’a dönerken, evvelce Deli Petro’dan müthiş bir darbe yemiş olan İsveç Kralı Demirbaş Şarl ile karşılaştı. O asrın en iyi kumandanlarından biri olan kral, bir mülteci olmasına rağmen dayanamadı. Burada ara girmek gerekir. Bu yazıdaki en önemli haksızlıklardan biri, yenilmiş bir kralı ‘’Asrın en iyi bir kumandanı’’ diye gösterilirken, Baltacıyı, beceriksiz komutan, sadece ‘’Askerin inayetiyle, Deli Peetro’yu yenebildik.’’ diyerek, çocukların bile güleceği bir yazı neşretmişlerdir. İşte gözü kin bürümüş bir İttihatçıların, acizliği de burada ortaya çıkmaktadır. Yazıya devamla; … Baltacı Paşa’yı şiddetle eleştirmeye başladı. ‘’Paşam! Moskof ordusunu niçin bıraktınız? Böyle fırsat kaçırılır mı? Böyle şeref tekmelenir mi?’’ Saray ağalarından gençliğinden beri azar işitmeye alışık olan Baltacı, Bu sert sözlerden alınmadı. Hikmet taslamaya kalktı. Ağızını yaya yaya, Arapça bir cümle geveledi: ‘’El’afvü zekatüzzafer’’[1] Çadırda hazır bulunan divan tercümanı, hiç de yerinde sarf olunmayan bu cümleyi tercüme edince, Demirbaş Şarl, tiksinme gösterir bir hareket yaparak, haykırdı: ‘’Haydi orduyu bıraktın Petro’yu niçin tutmadın?’’ … Baltacı, en büyük alıklık vecizesini işte bu sual üzerine ortaya attı. Kabahatin tamiri için şu özrü gösterdi: ‘’Çarı tutsaydım, memleketi başsız kalırdı. Moskofcuklara acıdım. Herifi yurduna gönderdim.’’ Yıkılacak çarlık, kısmen bu alık vecizenin üstünde yükseldi ve yıkılıncaya kadar da kuvvetini, Baltacının şerefsiz haleflerinden aldı. Çünkü çarlığın büyümesi, Osmanlı saltanatının küçülmesi demekti Birçok baltacılar, o büyüyüşe hizmet için, bu küçülüşü desteklemişlerdir. İmza: M. Turhan Evet, görüldüğü gibi, genç cumhuriyetin bakışı bu… Burada asıl mevzu, konunun aslının ortaya konmamasıdır. Tarihimizde birçok hain paşalar, memurlar, gelip geçmiştir. Önemli olan gerçeklerin ortaya konulmasıdır. Tarihçilik; olaya tarafsız bakılmasıdır. Araştırmalı, belgelerle konuyu ortaya koymalıdır. Ama maalesef, 1926’da uyduruktan bir suikast ile Mustafa Kemal Paşa’yı Çankaya Köşkü’ne hapsedenler, tüm icraatlarını, arkasına aldıkları İttihatçılarla birlikte sürdürmüş, Osmanlıyı ve İslam’ı kötülemek için elinden geleni yapmıştır. Bu bazen gazeteleri kanalıyla, bazen de söylemleriyle bu yapıyı kurmuştur. 1931 Nisan ayı ile 1932 yılı Mart ayları arasındaki Son Posta gazetesini taradığımızda, sadece Mustafa Kemal Paşa ile ilgili dört adet haberle yer almasını neye yorumluyorsunuz? Bunlardan ikisi ise Yalova’ya kaplıcaya gitti ve İstanbul’a geldiği gibi basit haberlerden oluşmaktadır. 1938 yılında, duruma uyanan Mustafa Kemal Paşa, olayları ele aldıysa da ne hikmetse 6 ayda, vefat etmiştir. [1]El’afvü zekatüzzafer: Kötülük ve haksızlık edeni, suç veya günah işleyeni bağışlama, cezalandırmaktan vazgeçme, anlamına gelmektedir.
Editör: TE Bilisim