Alacalılar yağmur duasına çıktı Alacalılar yağmur duasına çıktı
Bu okuyacağınız yazı, genç cumhuriyetin nasıl insanları empoze etmeye çalıştığını, Osmanlıyı kötülemek için nasıl bir sistemli yapı içinde olduklarını, bugünkü torunlarının da nasıl hiç değişmediğini anlamak için okunması gereken bir yazıdır. Bugünde olduğu gibi, hiçbir araştırma yapmadan, çamur at izi kalsın; olmadı, başkasına bakarız tarzı tutumun, 1932 yılında görüntüsünü görmek açısından önemlidir. Baltacının nereli olduğunu bilmeyecek kadar, araştırmadan yoksun bu gazeteci müsveddesinin ana amacı Baltacıyı, yani Osmanlıyı karalama düşüncesinden başka bir şey değildir. Bugün ‘’Baltacı Mehmet Paşa için neden bu yargı var…’’ diyorsanız, o dönemde oluşturulmuş, bu empozeye bakmak gerekir. 24 Mayıs 1932’de Son Posta Gazetesinde çıkan bu yazıyı, dil olarak günümüze uyarlayarak yayınlıyoruz: Son Posta Gazetesi: … Çarlığın (Rusya) istikrar bulmasına ilk yardım, Baltacı Mehmet Paşa’dan vaki oldu. Sohbetimizde, tarihin çok meşhur olan sahnesini tasvir edecek değiliz. Herkes Baltacı Mehmet Paşa’nın Prut bataklıklarında, Deli Petro’yu sıkıştırmışken, Katerine’nın her şeyi vaat eden cilvelerine kanarak ve arkasından verdiği altınlara kapılarak, parlak bir zaferi berbat edip bıraktığını bilir. (Bakın: Burada kesin yargı var. Bunun haricinde düşünemezsiniz diyor.) … Baltacı Paşa, sıkı bir çember içine düşen Petro’yu yakalamış ve ordusunu da imha etmiş olsaydı, çarlık ya kökünden yıkılacak, ya da birkaç asır belini doğrultamayacaktı. … Biz bu Baltacı’nın bu umulmaz gafleti nasıl yaptığını veya yorumladığını yazmak istiyoruz. Birçok tarihler, onun kabahatinden daha büyük olarak, ortaya attığı özrü kaydetmemiştir. Fakat kılı kırk yarmaktan üşenmeyen bazı Frenk tarihçileri bu özrü de belgelemede ve açıklamada güçlük çekmemişlerdir. … Hakikaten güldürücü, iğrendirici bir söz olan, bu eşsiz zevzekliği kaydetmeden evvel, Baltacıyı gözden geçirmek lazımdır. Ta ki, o sözün nasıl bir ağızdan çıktığı anlaşılmış, daha doğrusu o ağıza ancak bu sözün yakışacağı görülmüş olsun. (Gazete burada hakarete varan bir üslupla, atalarının misyonunu devam ettiriyor.) … Baltacı Mehmet Paşa, Kastamonulu idi.(Çok araştırdık diyor ama daha memleketimi bile doğru dürüst bilemiyor) Topkapı Sarayı’na ayırıldıktan sonra, gençliğini baltacılar ocağında geçirmişti. Hayatı üzerinde, muhitinin çok büyük tesiri vardır. Baltacının idraki de,  yıllarca içinde yaşadığı ocaktan geniş ölçüde etkilenmiş oldu. Bu ocak, sarayın gayet derin ve rutubetli bir yerindedir. Haremin görülmemesi için, çukurumsu ve izbemsi bir şekilde inşa edilmişti. Oraya kaba ve adi merdivenlerden inilir ve ilkin loş, kasvetli, yürek üşütücü bir avluya tesadüf olunur. Avluda birçok şeyler, çirkin bir karmaşıklık göze çarpar. Kitabeler, çeşmeler, koğuşlar, levhalar, tahta sedirler, ağaçlar ve bir cami, üst üste bindirilmiş gibi berbat bir perişanlıkla oraya yığılmıştır. … Baltacı Paşa, işte burada büyüdü. O kuyu gibi yerde karanlık duygular ve düşünceler edindi. Fakat entrikacı bir zekâya sahipti. O zekâ kuvveti ile çevirdiği dolaplar sayesinde, sadaret mevkiine kadar yükseldi. (Burada Osmanlıyı da suçlamakta, liyakat değil, entrikacıların Osmanlının gelinebilecek en üst makamı olan Sadaret Makamına bile entrika ile gelindiğini ifade etmektedir.) … Baltacılıktan sadarete çıkmak o devirde mümkündü. Lakin dümen tutturmak derecesine gelmiş olan, devlet gemisini idare etmek çok zordu. Baltacı kısa bir müddet içinde aczini anladı ve padişaha yalvardı: ‘’Boş kafama şimdi dank etti. Ben bu işin ehli değilim. Bir çift öküzle, bir tarla bana kâfi, üst tarafına liyakatim yok.’’ … Üçüncü Sultan Ahmet, ancak basit bir çiftçi olabileceğini itiraf eden vezirini azletmekte tereddüt göstermedi. Lakin birkaç yıl sonra, sadrazamlığa tekrar getirdi. Çünkü ‘’Sarayımdan yetişmiş, hiç olmazsa, söz dinler, kafa tutmaz.’’ Diyordu. … İşte Prut harbi, Baltacının bu ikinci sadrazamlığına tekabül eder. Prut harbi, Baltacının ikinci sadrazamlığında vukua gelen bu harp, onun askeri maharetinden değil, Türk ordusunun kudretli hamlelerinden dolayı Deli Petro tehlikeli bir vaziyete düştü. (Herkes bilir ki, kumandan iyi olmadan savaş kazanmanız mümkün değildir. Bir savaş, taktikler, sevkiyatlar, iaşeler ve askeri cesaretle kazanılır. Burada Osmanlı’ya ve Baltacıya nasıl bir kin var ise savaşı bile Baltacının cesaret ve mahareti değil, sadece askerin kudretli hamlelerinin kazandırdığını söyleyecek kadar, 1930’lu yıllarda gözü dönmüş bir toplum kurulmuştu.) Devamı haftaya…
Editör: TE Bilisim